28 Eylül 2016 Çarşamba

VİNTAGE STİLİ : BEĞENDİĞİM KOMBİNLER





Herkese merhabalaaaarrr (:
Bugün sizlere tatliş mi tatliş bir giyim tarzından , ve çok güzel bir bağyandan bahsedeceğim.Bloğa hangi konularda yazsam diye düşünüp dururken,aklıma tarzını,duruşunu çok beğendiğim buse arkadaşım geldi.Kendisi çok hoş bir stile sahip tamamen özgün kombinleri var.Bende vintage giyim tarzını çok çok seven biriyim, bu yüzden bugünkü konumuz vintage style... (:

Vintage denilince aklımıza hemen uçuş uçuş etekler, etnik desenler ,uzun elbiseler, çiçekli gömlek ve bluzlar geliyor.





Saç bantları, küpeler , pötikare desenler de , vintage tarzının unutulmaması gereken parçalarıdır.Vintage bildiğiniz gibi eski dönemlere ait giyim kuşam şeklidir ama günümüzde de varlığını korumaktadır.






Busenur bu tatlı elbisesiyle yeşil bir şal kullanmış,ve çantasını da elbisesinin çiçekleriyle uyumlu seçmiş.Bence bu vintage kombin çok hoş görünüyor.















Busenin bu kombini çok iç açıcı;
Turkuaz rengindeki Vintage gömleği, şalı ve büyük küpeleri bizi çoook eski yıllara götürüyor.








Eğer busenin stilini beğendiyseniz ve acaba bu parçaları nerden alıyor diye düşünüyorsanız size güzel bir haberim var.Buse instagram hesabı üzerinden vintage ürünler satıyor, merak edenler ve ilgililere duyurulur (:








Busenin instagram adresi: @uclukoltugunsurprizismi



24 Eylül 2016 Cumartesi

             DİZİ ÖNERİSİ: ACI AŞK



Bugün sizlere harika bir diziden bahsetmek istiyorum,dizinin adı Acı aşk! bu güzel dizi 2015 te show tv de yayınlanmış.Fakat benim bu diziden on gün önce falan haberim oldu.Daha önce izlemediğim için kendime şuan çok kızıyorum (:ve hala izlememiş olanlara sesleniyorum çok şey kaçırıyorsunuz!

Dizinin konusuna geçecek olursak, Acı aşk, insanın içini ısıtan sıcacık bir aşk dizisi, mutluluk ve masumiyetle başlayan bir aşkın darmadağın ettiği hayatları konu alıyor,bir yandan bulutla meleğin aşkı, diğer yandan sevgiye aç bir kadın olan sudenin çırpınışı ve bütün bu karmaşanın arasında aşkın fedakarlık ve cesaretten ibaret olduğunu hatırlatan ali... bu kördüğüm nasıl çözülecek ,yollar nasıl kesişecektir.?

Ben şu zamana kadar pek çok dizi film seyrettim.Ama beni bu kadar derinden etkileyen, içime işleyen yer yer ağladığım, bazen mutluluklarını hissettiğimden gülümsediğim bir dizi olmamıştı.Gerçekten bu diziyi asla unutamayacağım.

Ve çok kızgınım böyle harika bir dizi nasıl 13. bölümde biter ): araştırdığıma göre reytingi düşük olduğu için bitirilmiş, bunada ayrı kızdım tabi , tv de okadar saçma diziler varken böyle sağlam bir senaryo nasıl tutmaz!


Dizinin başrolünde Seçkin özdemir,selin şekerci,Alperen duymaz ve Sezgi sena akay var.
Oyuncuların hepsi çok başarılıydı fakat beni bu dizide en etkileyen karakter ali oldu,çünkü o karşılık beklemeden sevmeyi,aşkın fedakarlık olduğunu,cesareti bize anlatıyordu.

Dizi 13 bölüm fakat dolu doluydu,ve tabiki mutlu sonla bitti,ama ben bittiği için ciddi ciddi üzüldüm.Biraz zaman geçtikten sonra tekrar izleyeceğime eminim   (: ayrıca dizinin müzikleri resmen efsaneydi.(kıraç yapmış)



 





Bu güzel diziye mutlaka bakmanızı tavsiye ediyorum.gelecek yazıda görüşmek üzere hoşçakalın (: 

14 Eylül 2016 Çarşamba

 BAYRAM KOMBİNİM







Herkese iyi bayramlarrrr (:
Bir bayramın daha sonuna geldik,bloğa ne yazsam diye düşünüp dururken sizlere de fikir olması  açısından bayram kombinim  hakkında birşeyler paylaşmak  istedim.Bundan sonraki yazılarda da bol bol kombinler , stil önerileri gibi konulara yer vereceğim inşallah ...


Aslında bu yazıyı bayramdan önce yazmak çok daha mantıklı olurdu ,ama malum koşturmaca ,bayram hazırlığı ve sonrasında hasta olmam bana engel oldu , bundan sonra haftada bir gün bloğa düzenli yazmayı düşünüyorum .


Ben giyim konusunda değişken bir zevke sahibim ,kimi zaman şık ve ağır giyinmekten hoşlanırken ,bazen spora kaçıyorum .Bu daha çok her insanın o günkü ruh haliyle ilgili fikrimce, Ben de genel olarak o gün nasıl olmak istiyorsam o şekilde kafama göre giyinen biriyim ,marka takıntım da hiç bir zaman olmamıştır .

Bu bayram tercihimi sütlü kahve , dizlere kadar uzanan bir tunik,altına ise kalem siyah bir pantolondan yana  kullandım ,şal olarak ise mürdüm pliseli şalı tercih ettim.


Ben bu kombini topuklu ayakkabıyla tamamladım fakat bu kişinin zevkine göre  değiştirilebilir ,isterseniz babet ile  veya sandaletle yada yavaş yavaş sonbahar mevsimine girdiğimiz için botlarla da tamamlayabilirsiniz.







Bayram kombinim böyleydi, bir diğer yazımda  görüşmek dileğiyle hoşçakalın. (: 




6 Eylül 2016 Salı

ÜRDÜN MACERAM - ÇÖL SAFARİSİ - İLK YURT DIŞI DENEYİMİM






Gezmeyi ,keşfetmeyi  çooook seven herkese merhaba ,bugün sizlere ilk yurt dışı deneyimi olan Ürdün gezisi hakkında yazmak istiyorum ,ben çocukluğumdan beri yerinde duramayan ,öğrenmeyi çok seven , gezmek denilince yerinden zıplayan biriydim.

Yıllar geçti ve içimdeki keşfetme arzusu iyice katlanılmaz bir hal aldı neyse ben her fırsatta kaçıp kaçıp gezmeye devam ettim , fakat gezilerim  yaşadığım şehir İstanbul dışına çıkamıyordu malesef üniversiteye başladığımda hazırlık sınıfının sonunda okulun düzenlediği bir egitim gezisine katılmaya karar verdim .

Kız kardeşimle aynı okulda okuyorduk ve bu geziye ikimiz de katıldık :) kaçar mı ?  gideceğimiz ülke Ürdün dü .Derken hazırlıklar başladı tabi kafamızda hep aynı soru o  kuru çöl sıcağına nasıl katlanacağız  , Neyse annem ve babam bize okula kadar eşlik etti ve bir gece iki günlük otobüs  yolculuğumuz başladı.

Yolculuk gerçekten yorucu ama bir o kadar da keyifli geçmişti,
çeşitli tesislerde durup molalar verip ,yemek yeyip , dinlenip  yolculuğumuza devam ediyorduk, ilk durağımız Suriye olmuştu ,
çünkü otobüste eğitim için Suriye deki bir üniversiteye bırakılacak öğrenciler  de vardı .

Onları bıraktıktan sonra Ürdün ün başkenti ammana giriş yaptık ,
bize rehberlik eden  hocamız adem bey bizi burada indirdikten sonra kalacağımız yer olan Zerka üniversitesinin yurduna bırakmak için bir taksi kiraladı ,bu sırada saat gece bir falandı.

Gece yurdumuza girmiş   ,üniversitenin öğrencileriyle kısa bir tanışmadan sonra odalarımıza yerleşmiştik.ve sabah uyanır uyanmaz ilk Arapça eğitimi için sınıflara geçecektik ,yapılır mı bu ilk günden ah be :)


Üç aylık bir eğitim dönemine böylelikle başlamış olduk, bir çok güzel insan tanıdık , öğretmenler çok kafa ve tatlı insanlardı, bizde hiç bir yerde  Türkçe kelime duyamamanın verdiği  şaşkınlık  ve hüzün duygularıyla Arapçayı yakından tanıyorduk .inanılmaz bir deneyimdi.

Bu eğitim sırasında gerçekten çok yer gezip çok eğlendik ,ve bir kere daha gezip farklı kültürleri öğrenmenin insana neler kattığı ve neler hissettirdiğini öğrenmiş oldum ,

Ürdün de arkadaşlarımızla üniversiteden taksiyle çarşıya gidip resmen oraları alt üst ediyorduk , bildiğimiz kadarıyla Arapçayı yerlilerle konuşuyor kendimizi tanıtıyor onlarla  muhabbet ediyorduk , yerel halk Türkiyeyi ve Türkleri çook çook seviyor bunu duysaydık belki inanmazdık fakat birebir yaşayınca bunu anladık,







Onlar Recep Tayyip Erdoğan ın nasıl bir lider olduğunu ve onu ne kadar sevdiklerini bize anlatıp anlatıp durdular:) . Eğitime gelince günde yaklaşık 6 -7 saat gibi bir ders zamanımız oluyordu ,Arapça gerçekten zor bir dildi fakat Araplarla iç içe olduğumuz için epeyce şey öğrenmiştik.

Bu eğitim programının içinde Ürdün ün turistlik yerlerinin öğrencilere gezdirilmesi filanda vardı  belirli aralıklarla  bu yerlere gidip gezilecekti ,evet şimdi o en güzel yere geldik:)
İlk olarak nereye gittiğimizi hatırlamıyorum çünkü üzerinden altı yıl geçti.





Anlatmaya bende derin izler bırakan , çok etkilendiğim ,dünyanın yedi harikasından biri olan kayıp kent Petra'yla başlıyayım :) Petra 
bildiğiniz üzere dünyanın 7 harikasından biri olarak dünyaya ün salmıştır , bu kayıp  kentin hikayesi şöyledir,  Mö 400 lü yıllarda nebatilere başkentlik yapmış daha sonra roma imparatorluğu tarafından işgal edilmiştir.400 lü yıllardan sonra deprem ve ekonomik sıkıntılardan dolayı kent gözden düşmüş ve unutulmuştur, ancak daha sonra araştırmalar sonucu Petradaki el Kezahne -nin (el hazne) altında gizli bir bölüm olduğu ve buranın kral mezarları olduğu anlaşılmıştır.

1812 yılında İsviçreli gezgin Johann Burckhardt tarafından kent yeniden  bulunmuştur,ayrıntılı bilgi için wikipedi :)














Petra antik kenti gezmemiz yaklaşık  altı yedi saat  sürdü yemek molası haricinde hiç durmadan gezdik fotoğraf çektik  , birde çanta kayıp olayı oldu her neyse onuda bulduk :) inanılmaz kavurucu bir sıcak vardı burun damlalarıyla gezdim diyebilirim , su satın almaksa ayrı bir dert sıkıntı oldu normal suyun yaklaşık beş katı filan fiyatına satıyorlardı ,tüm bunlara rağmen iyi ki gelmişim dedirten bir gezi oldu .kızıl şehir an be an insanı büyülüyordu ,
beni geçmişte gibi  hissettiriyordu ,koskoca şehir derin kayaların arasına saklanmış gibiydi,  eğer  bir yapılacaklar listeniz varsa Petra antik kenti kesinlikle bu listeye dahil etmelisiniz .


Zerka da kaldığımız yurda  uzun bir  yolculuktan sonra varmıştık, ve tabi sonra kaç saat uyuduğumu hatırlamıyorum :) okulda bir süre derslerden sonra sıradaki gezeceğimiz yer Wadi Rum du. bulunduğumuz yerden Wadi Rum'a yaklaşık 3,5  saat uzaklıktaydı ve Ürdün yolları berbattı taşlı asfalt olmayan yollarda üç buçuk saat ne demekti bir ben bilirim ,her neyse biz tabi uzak bir yola gideceğimiz için yurtta kendimize sandviçler hazırlamıştık bol müzikli Arapça  şarkılarla yola çıkmıştık taş evler sıra sıra geçiyordu gözümüzün önünden sonra bitip tükenmek bilmeyen çöller her şeye rağmen müthiş bir yolculuk olmuştu .





Ve yolculuk bitmiş Wadi Rum'a gelmiştik ,etrafımda gördüğüm tek şey bu müthiş kızıl çöldü , kulağıma gelen rüzgarın uğultusu , derin sessizlik beni sarsmıştı :) insan neredeyim ben diye kendine soruyor .





günümüzde bu bölgede bir kaç bedevi kabileleri yaşamaktadır.bu vadide bulunan Jabal Rum adlı tepe deniz seviyesinden tam 1,734 metre yüksektedir ,
Ve çöle gelmişken safari yapmamak olmaz deyip bır saatliğine kiraladığımız Jeepler le  kızıl çölde cirit atıyoruz müthiiişşşşşli birşey anlatılmaz yaşanır arkadaşlar of offf of :)) 


Ve birde bu yetmezmiş gibi kızlardan biri jeep i kullanmak için izin istiyor ve bİr kaç turda  bizi o gezdiriyor bu esnada kum fırtınası çıkmaz mı hepimiz şaşkınlıkla ne olacak diye bakıyoruz çölde hızla ilerlerken ,ve olacak olan oluyor gözüme kum taneleri kaçıyor o dakikalar berbattı ,ama olsun du her gülün vardı bir dikeni :)

bu şekilde safariyi tamamladıktan sonra herkes bir kum tepesine tırmanmaya çalışıyor fakat ne mümkün sen çıkmaya çalıştıkça kumlara batıp aşağı kayıyorsun burada resmen çok eğleniyoruz eğlencenin dibine vurduk yanı :)





zar zor bin bir türlü uğraştan sonra tırmanmayı başarıyoruz ve karşımızda dünyada görmeniz mümkün olmayan bir manzarayla karşı karşıya'ysınız , uçsuz bucaksız çöl  kıpkızıl ve burada herkesin ağzı açık kalıyor , bir süre burada soluklanıp fotoğraflar çekiyoruz ah o zamanlar instagram yoktu galiba ne fotoğraflar çıkardı koyacak :D







neyse burada gün batımını hayretler içerisinde izliyoruz ve artık dönmemiz gerektiğini hatırlıyoruz şimdi bu tepeden aşağı ineceğiz kimimiz yuvarlanıyor kimi oturarak iniyor neler neler:) bende yuvarlananlardanım telefonumun içine kum kaçabileceğini düşünmeden :(  ve aşağı indiğimde sürgülü telefonumun içine kaçan kum beni bir hayli üzüyor tabi yapacak bir şey yok deyip keyfimi kaçırmıyorum.











muhteşem wadi rum gezimizi böylece tamamlayıp arabalara geri dönüp 3 buçuk saatlik yolun ardından yurda varıyoruz. yurtta ve okulda çokça güzel vakit geçiriyoruz ,kimi zaman ders kimi zaman eğlence ,bazen arkadaşlarla keyifli ortamlar yapıyoruz  bahçede filan ,akşamları o cafe senin bu cafe benim tozunu attırıyoruz zerka'nın :) 

ürdünün mutfağına gelince ; lezzetli denebilir  bir çok yemek çeşidi vardı , ama en büyük değişiklik kahvaltıda çayların bizim çaylara benzememesiydi  ve ekmeklerinin lavaş ekmeği şeklinde oluşuydu orda aç kaldığım çok gün olmuştur, tabi hemen mide alışamıyor bol baharatlı ve salçalı yemeklere ama gittikçe sevmeye başlıyorsunuz ,
sonra yavaştan türk öğrencileri olarak yurt mutfağını ele geçirdik haftasonları falan kafamıza göre takılıyorduk üniversitenın hocalarına çiğ köfte yoğurmuşluğumuz bile var :) 


amman lı bir bayanın evine davet edilmiştik ve orada yediğimiz pilav hiç aklımdan çıkmamaktadır 





oldukça lezzetliydi tadı içinde fıstıktan tutun kuş üzümüne kadar her  şey vardı .arapların diğer meşhur yemekleri ise ;felafel,mautabal,fattaus ve ,tabbouleh dir.hepsini tatmak nasip olmadı .



Bir diğer gezimiz ise deniz seviyesinin 400 metre altında bulunan ve içindeki tuz oranı nedeniyle hiçbir canlının yaşamadığı Kudüs manzaralı ölü denize idi.aynı zamanda lut kavminin helak olduğu yerde burasıdır bu nedenle adı lut gölü olarak da biliniyor,















birebir ölü denizi gördüğünüzde içiniz ürperiyor çünkü içinde hiçbir canlı yaşayamıyor ve yüz yıllar önce burada gerçekleşmiş bir helak olayı var bunu düşündükçe bazı şeyler kafanızda daha net hale geliyor tabiki sadece elimi sokabilmiş daha fazlasına cesaret edememiştim ,bu denizden çıkan doğal kil  cilde çok faydalı  ve bir miktar torbama koyup yurda götürmüşlüğüm vardır, evde arkadaşla denemiştik cildi baya temizliyor :) biz kızlar yokmuyuz :D 

yüzde otuz civarı tuz olduğu için bu denize pek girilmiyor ,suyun en önemli özelliği tuz oranından dolayı asla batmayacak olmanız ,
yinede girip deneyimlemek isteyenler tabiki vardır , dikkat edilmesi gereken şey ise agzınıza yada gözünüze tuz kaçırmamaktır,

ben ürdünü bu kadar güzel beklemiyordum açıkçası fakat gezip gördükçe  ne kadar manevi bir havasının olduğunu hissediyordum , ülkenin başkenti amman , oldukça lüks güzel taş evlerden oluşmaktadır ,











hem öğrenip hem gezmeye devam ediyoruz ,sıradaki gidilecek mekan selahaddin eyyubi kalesi efem , bu kale haçlılardan korunmak için yapılmış , içine girdiğinizde zaman sizi alıp o yıllara götürüyor 





Mimarisi büyüleyici tamamen doğal taşlardan inşa edilmiş ,içerisi oldukça güzel aydınlatılmış , hafif serin bir havası insanı epey hoş hissettiriyor , merdivenleri sırasıyla çıkıp bitiriyoruz ve  yine harika bir manzarayla karşı karşıya kalıyoruz .









Fotoğraflar resmen ifşa ama yapacak birşey yok :DD







Gezinin  en afilli kısmı sonda olur ya buda öyle oldu sanırım , sıradaki rotamız antik roma tiyatrosuydu ,burası bildiğim kadarıyla 
gladyatör ve vahşi hayvan oyunları için kullanılan bir tiyatro  yeriymiş ,büyüklüğü insanın içini ürperten cinsten her bir merdiveninin tek tek gezdim evet :)












ürdünde ziyaret ettiğimiz bir diğer yer ise ürdün arkeoloji müzesiydi oraya dair pek birşey hatırlamasamda elimde çokça fotoğraf var onlardan birkaçını koyayım bari :)














Bu müzede farklı dönemlere ait çok sayıda  arkeolojik bulgu ,lahit,ve islam medeniyetine özgü eserler bulunuyor.



burasıda uzun yıllar hiç durmadan  akan şifalı su:









Gittiğimiz açık hava konserlerini az daha unutuyordum :D bu konserde hiçç eğlenmediğim kadar eğlendiğimi itiraf ediyorum ,ürdünün ünlü şarkıcılarından birinin konseriydi ve şarkıları patlıyodu ,kızlarla bizi tutana aşk olsundu gece yarılarına kadar dans edip şarkı söylemiştik.










                           

Hatırladıkça özlem duyacağım üç ayı geride bırakıyorduk , hem ailemize kavuşmanın sevinci hemde bu ortamdan ayrılmanın hüznünü taşıyordum.burada anlatmaya vaktin yetmeyecegi bir sürü güzel anı biriktirmiştim.










dondurması harika bir yer bulmuştuk ve  her akşam mutlaka oraya uğrayıp dondurmamızı yerdik :)




 Nereye gidersem gideyim vazgeçemediğim lezzet tabiki künefeee :D

Gene bir yolda kalma sorunsalı :D











Ve tabi hediyesiz dönülmez ,adeta kuma resim çizme sanatı ,e tabi
çöl bir şehre giderseniz hediye de kumlu develi olur :) hala evimde saklıyorum bunları , bunları yaparken izleyebiliyorsunuz çok keyifli bir uğraş ....




Ve  mezuniyetle üç aylık eğitim programımızı tamamlıyoruz , Herşey çok güzel ve özeldi , hayat andan ibarettir anı yaşamak gerekir ben bu düşüncelerle yazımı bitiriyorum daha çookk gideceğimiz yer yaşayacağımız güzel anlarımız olsun diliyorum hoş  çakalın, yolda kalın efendim :D